9 Eylül 2011 Cuma

İngilizce Eğitim Politikaları

Eser Karakaş' ın 4 Eylül 2011 tarihli Star Gazetesi' ndeki yazısıdır.

21 yüzyılda, bireylerin eğitiminde, dünya ile ilişkilerinde, iş yaşamlarında, kültürel faaliyetlerinde ingilizce çok önemli olacak.

Hattta muhtemelen öğrenilen diğer bilgilerden daha da önemli olacak.
En basiti, orta düzeyde bir ingilizce bilgisine sahip değilseniz, internet kullanımında sorunlar çıkabilir ve internet kullanımında sorun varsa, eğitim de, iş ilişkileri de, kültürel faaliyetler de aksar.Bu durum, bugün için bile böyle, yarın çok daha önemli, belirleyici olacak.Peki, bu konuda senelerdir MEB ne yaptı, ne yapıyor, ne yapacak?

Önce ne yaptıdan başlayalım.

Türkiye’de lise öğretimi görmüş vatandaşların, oran artık epey yükseldi, çok büyük bölümü, devlet liselerinde ingilizce dersleri aldılar; bu dersler haftada dört ya da beş saati bile buldu.

Ve bu sistem ortaokul birinci sınıftan (eski düzen), lise son sınıfa kadar sürdü; yani en az altı sene.

Basit bir hesap yapalım; senede ortalama otuz hafta olsa, haftada dört saatten, senede 120 saat, altı senede eder 720 saat.

720 saat bir dilin iyi öğrenilmesi için az bir süre değildir.

Şimdi herkes, başta bu süreçten geçenler olmak üzere, ellerini vicdanlarına koysunlar, sahip oldukları ingilizce düzeyi 720 saatlik bir ingilizce düzeyi midir?

Altı sene sonra bir ingilize, kaç kişi, bırakın akademik, kültürel işler yapmayı, “nasılsınız, iyi misiniz?” diyebilmekte midir?

MEB üretimi zaten biraz KİT ekonomisi gibidir, girdilerinin maliyeti, çıktılarının değerlerinin çok üzerindedir.

Bu durum en çok da ingilizce öğretimi için geçerlidir ve gelecekte başımıza büyük dert açacak konu da budur.

Gelelim MEB’in neler yapabileceğine.

Tüm eğitim sürecinde çocuklara ideolojik olarak saçma sapan, pratikte de gelecekte hiç işlerine yaramayacak bilgiler (!) aktarmak yerine doğru dürüst ingilizce ve matematik öğretsek çok daha iyi.

Liselerimizden ise, büyük bir oranda ingilizceyi hiç öğrenmemiş, matematikten de nefret eden kuşaklar yetiştiriyoruz; 21. Yüzyılı ıskalamanın en garantili yolu da galiba bu.

Milli Eğitim Bakanı, bu konuyu daha önce de yazdığımı hatırlıyorum, Hollanda’ya kafası çalışan üç-dört tane danışman gönderse, durumu bir etüd ettirse, ilginç sonuçlar çıkabilir.

Hollanda’da en çok dikkat çeken şey, sokakta herkesin, sadece hizmet sektörü çalışanları değil, adeta mükemmel düzeyde ingilizce bilmeleri.

Kamu eğitiminin belirli aşamalarından geçenler, lise mezunları, özel ingiliz, amerikan kolejleri falan değil, mükemmel ingilizce konuşuyorlar ve böylece Hollanda 21. Yüzyılda dünya ile daha kolay bütünleşiyor.

Dil (ingilizce) öğretiminde Hollanda ne yapıyor da bu kadar başarılı?

Biz ne yapıyoruz da bu kadar başarısızız?

Hollandalıların konuştuğu flemenkçenin, almanca ya da fransızcadan ingilizceye daha yakın olduğunu da söylemek çok kolay değil; fransızlar da bu konuda bizi de sollayacak ölçüde başarısızlar.

Çok somut bir öneri: Liselerimizde milli güvenlik bilgisi gibi saçma dersleri tümüyle kaldıralım, türkçe va matematik dışındaki derslerin de saatlerini yarı yarıya azaltalım, açığa çıkacak zaman ve diğer kaynakları ingilizce ve matematik eğitimine aktaralım.
Yetişen genç kuşaklar daha iyi ingilizce ve matematik öğrendiği ölçüde milli güvenliğin daha pekişeceğine de emin olabilirsiniz.
Eser KARAKAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için önem arzetmektedir, yorum yazarak fikirlerinizi paylaşmayı ihmal etmediğiniz için çok teşekkür ederim...