Dört ayrı neslin boy gösterdiği iş dünyasında, en başarılı
sonuçlar dede-torun ilişkisindeki 1. ve 3. jenerasyonların karmasından
oluşturulan ekiplerden alınıyor. Artık insan kaynakları politikaları da buna
göre belirleniyor.
"Sessiz" nesil, "ben" nesli, X ve Y
jenerasyonları... İş hayatında yer alan bu 4 ayrı nesilde, kimi zirveye
oynuyor, kimi unvan ve kariyer için çalışıyor, kimi ise sadece parayla motive
oluyor. İş yapış şekilleri farklı 3 ayrı jenerasyonun ardından, "Y
nesli" olarak adlandırılan 1980 sonrası doğumlu 4. jenerasyonun da
işgücüne katılmaya başlamasıyla, kuşaklararası çatışma iş dünyasına taşınmış
oldu. Türkiye’deki 22 milyon kişilik istihdam piyasasında yer alan bu 4 ayrı
jenerasyon, şirketlerin de işini zorlaştırıyor. Her birinin motivasyonu, iş
yapış biçimi, terfi ve ücret beklentisi farklı olan 4 kuşak, şirketlerin insan
kaynakları politikalarını jenerasyon farklılıklarına göre yeniden belirleme
zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Kimi işinde güvenlik ve itibar, kimi ise
bağımsızlık ve eğlence isteyen 4 ayrı kuşaktan, örneğin 2. nesil unvan ve
kariyer, 3. nesil ise para için çalışıyor.
"Sessiz nesil" aynı işyerinden emekli olmayı
isterken, ben-merkeziyetçi "ben nesli" daha iyi şartları bulduğunda
hemen iş değiştiriyor. "X nesli" paraya bakarken, "Y
nesli"nden en iyi verim ise, diğer çalışanlarla sürekli yarıştırarak
alınabiliyor. Şirketlerde en başarılı ekipler ise "X nesli" olarak
adlandırılan 3. jenerasyona 1. jenerasyondan bir supervizör verilerek kurulan
ekipler. Çünkü tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi iş hayatında da dede-torun
jenerasyonu baba-oğullardan daha iyi anlaşıyor. İş yerinde en iyi verimi almak
için çalışanları birer jenerasyon atlayarak 1-3 veya 2-4 şeklinde ekiplere
ayırmak gerekiyor.